H O K K A
Haber Yazılımında Kampanya İncele
30 Haziran 2015

Etkileşim Tasarımı için Atraksiyon

Etkileşim tasarımında görsel sunum, her nedense çok fazla öncelikli değilmiş gibi anlayış oldukça yaygın biçimde karşımıza çıkmaktadır. Web sitelerinde ve uygulamalarda işlevselliği merkeze alan üreticiler, renk seçimleri, boşluklar, geometrik şekiller, yazı fontları gibi detayların kullanıcı üzerindeki etkisini mutlaka göz önünde bulundurmalıdır.
Yapılan araştırmalar bu tip detayların kullanıcılarda saliseler içinde algılandığı ve düşünüldüğünden çok daha derin duygusal etkiler yarattığı yönünde. Etkileşim tasarımında doğru görsel öğeler kullanıldığında kullanıcılarda çok kısa sürede bağlılığın oluşması sağlanabiliyor. Yani sitenizin ve uygulamalarınızın arayüzü aslında kullanıcılarda içerikten ve işlevsellikten çok daha önce bir ilk intiba yaratma gücüne sahip.

İnsanlar Önce Görür

Hepimiz bir şeye ilk karşılaşmamızda ondan hoşlanıp, hoşlanmadığımızı kısa sürede söyleyebiliriz. Araştırmalar insan beyninin çalışma mekanizmasında görme duyusunu merkeze aldığını gösteriyor. Yani insanlar bir şeyi tanımlamak için önce gördüklerini değerlendiriyorlar. Örneğin aşağıdaki yazıyı okuyun.

İnsanların birçoğu yazıdaki rengi öncelikle “kırmızı” olarak algılıyor. Bir ilkokul öğrencisinin bile rahatlıkla okuyabileceği basitlikteki bir kelimenin algılanmasında sorun yaratan durum tam olarak beynin çalışma mekanizması. Çünkü beyin sözcüklerden önce rengi görüyor ve yazıyı okuma süresi dolmadan bunu algılıyor. Görme duyusunun insanın düşüncelerine çok hızlı yön verdiği bilgisini doğrulayan bu minik testten sonra infografik tasarımcısı David McCandless’in insan duyularının düşüncelerin şekillenmesindeki etkisini anlattığı analojisine bir bakalım.

McCandless’e göre insandaki görme duyusu, bir bilgisayar ağıyla aynı bant genişliğine sahip. Bunun yanı sıra dokunmanın gücünü ise bir USB ile eşleştirmiş durumda. Arkasından duyma yeteneğimiz geliyor ve bunu da bilgisayarların hard diski gibi düşünebiliriz. McCandless’e göre tat alma duyumuzun etkisi ise ancak bir hesap makinesinin yetenekleriyle sınırlı.
Şimdi bu gerçeklerin etkileşim tasarımındaki karşılığını düşünelim. Bu durumda ekranda görünen her piksel aslında kullanıcılar üzerinde doğrudan ve güçlü bir etki yaratıyor. Bu bağlamda İyi bir tasarım aynı zamanda görme duyusunu merkeze alıp bilinçaltını da hedef almak zorunda. Örneğin bir kullanıcının kredi kartı bilgilerini girmesini talep ettiğimiz bir platform tasarlıyorsak “güven” duygusunu yaratmak birincil dereceden bir öncelik halini alıyor. Bunun sağlanabilmesi için ise yazı tipinden, büyüklüğüne, boşluklardan, renklere her detay doğrudan önem kazanıyor.
Yapılan araştırmalar görsel öğelerin güven temini konusunda ne derece önemli olduğunu kanıtlar nitelikte. Masaaki Kurosu ve Kaori Kashimura tarafından yapılan bir araştırmada iki adet ATM kullanıyor. İşlevsel olarak birbirinden hiç farkı olmayan bu iki ATM’nin birinin görsel tasarımı tam anlamıyla özensiz olduğunda insanların diğer ATM’ye yöneldikleri tespit ediliyor. Bu deney de güven temini için tasarımın önemini bir kez daha kanıtlamış oluyor.

Sadece Fiziksel Değil Duygusal Bağ Kuran Görseller

UX dergisi yazarlarından Morgan Brown ve Chuck Longanecker kullanıcıların memnuniyeti için tasarımla aralarında duygusal bağ kurulmasını “designing for the gut.” Olarak adlandırmış. Türkçe’ye tam olarak çeviremediğimiz “gut” kelimesiyle kullanıcının işlevselliği kavramadan önce tasarımla karşılaştıkları anda verilen güçlü tepki kastediliyor. Bu tepki ne kadar güçlü olursa kullanıcı memnuniyeti ve devamlılığı o oranda etkileniyor.
Don Norman da Duygular ve Tasarım adlı kitabında güçlü atraksiyonların her zaman daha iyi çalıştığına vurgu yapıyor. Norman insanlık tarihi boyunca birikmiş bir duygu belleği olduğunu ve bazı kodların, (örneğin doğum ve ölüm gibi) bu birikimi aniden açığa çıkardığına işaret ediyor. İlkel çağlarda hayatta kalmak için çok güçlü bir biçimde sahip olduğumuz bu refleksler, modern hayata geçtikten sonra içgüdüsel bazı kalıntılar olarak bizimle yaşamaya devam etti. Örneğin çok yüksek bir binanın tepesinden bakarken duyduğumuz heyecan ve korku bu genetik kodlarımıza işleyen reaksiyonlardan biri olarak sayılabilir. Buna genetik tepkilerin çok büyük bir kısmı ise görme duyumuz sayesinde açığa çıkıyor. Hemen tüm reklam filmleri bu içgüdüsel reaksiyonlara yönelik olarak tasarlanır. Bir içecek reklamından sonra hissettiğimiz susuzluk bunun en güçlü örneklerinden biri olarak sayılabilir.
Tüm bu bilgiler çerçevesinde beş temel prensiple tasarımları şekillendirmek için neler yapabileceğimize bir bakalım.

• İlk Etki İlk İzlenimi Yaratır

Araştırmalar kullanıcıların ilk 10 saniye içinde karşılaştığı görüntü hakkındaki ilk yargısını oluşturur. Bir kullanıcı bu ilk anda önce yazıların rengi ve grafiklerin dinamikliği ile karşılaşır. Yazıların okunabilirliği ve estetik görünümü kadar önemli olan renk seçimi ve dinamik animasyonlar ilk anda alınan hazzı arttırır. Elbette burada püf nokta tasarımdaki estetik öğelerin işlevselliğe hizmet ediyor olmasıdır.

• Sadelik güven yaratır

Kullanıcılardan özellikle kişisel bilgiler girmesi isteniyorsa sade bir tasarım hayati önem taşır. Aşağıdaki iki form örneğini karşılaştırarak hangi formun size güven verdiğini düşünerek sadeliğin etkisini kendi üzerinizde test edebilirsiniz.

• Tasarımınız bir kimlik oluşturur

Her tasarım bir kimliği temsil eder. Dolayısıyla oluşturacağınız kimliğin hedef kitleniz tarafından benimsenmesi önemlidir. Bu da hedef kitlenizi çok iyi tanıyıp onların estetik zevklerini analiz etmeyi gerektirir.

• Kullanıcılara ufak sürprizler yapın

İnsanlar pozitif olandan etkilenir. Bu yüzden olumsuzlukları bile pozitife çevirmek size duygusal bağlılık olarak dönecektir. Örneğin site hata verdiğinde bile kullanıcınıza bu hata mesajını klasik bir “404 page” yerine tasarım çizgisinin dışına çıkmayan eğlenceli bir sayfa ile iletmek tahmininizden çok daha büyük bir duygusal etki yaratır.

• Kullanıcıyı Rahatlatmak için kolaylaştırın

Bir tasarımın başarısı estetik öğelerin işlevselliğe ne denli hizmet ettiği ve bunun kolayca kavranabilmesiyle doğru orantılıdır. Kullanıcının çözmekte zorlanacağı karmaşık düğmeler, animasyonlar, estetik olarak kusursuz bile olsa kullanıcıları strese sokacağından istediğiniz etkiyi yaratmayabilir.